Arama

Kur’an’da Ticaret Ahlakı ve Yahudi Ticaret Anlayışına Eleştirel Bir Bakış

3 hafta önce | Okunma Sayısı : 8

Bu çalışma, Kur’an’da ticaretin yalnızca ekonomik bir faaliyet değil, ahlâkî bir sınav alanı olarak ele alınışını incelemektedir. Ticari adalet, dürüstlük ve güven ilkeleri, Kur’an’ın ekonomi ahlâkının temelini oluşturur. Tarihsel olarak Yahudi topluluklarının ticari davranışlarına yöneltilen Kur’anî eleştiriler, etnik veya dini kimlikleri değil, ahlâkî yozlaşmayı hedef alır. Bununla birlikte, modern dönemde Yahudi ticaret geleneği “disiplin ve başarı” kavramlarıyla övülürken, Müslüman toplumlar haksız biçimde geri kalmışlıkla anılmaktadır. Bu makale, Kur’an’ın evrensel ticaret ahlakı ilkelerini hatırlatarak, modern ekonomide yeniden bir vicdan merkezli sistem önerir.

Kur’an’da Ticaret Ahlakı ve Yahudi Ticaret Anlayışına Eleştirel Bir Bakış

Kur’an’da Ticaret Ahlakı ve Yahudi Ticaret Anlayışına Eleştirel Bir Bakış

Abdullah Sertkaya –AB Uluslararası İlişkiler Uzmanı

Öz

Bu çalışma, Kur’an’da ticaretin yalnızca ekonomik bir faaliyet değil, ahlâkî bir sınav alanı olarak ele alınışını incelemektedir. Ticari adalet, dürüstlük ve güven ilkeleri, Kur’an’ın ekonomi ahlâkının temelini oluşturur. Tarihsel olarak Yahudi topluluklarının ticari davranışlarına yöneltilen Kur’anî eleştiriler, etnik veya dini kimlikleri değil, ahlâkî yozlaşmayı hedef alır. Bununla birlikte, modern dönemde Yahudi ticaret geleneği “disiplin ve başarı” kavramlarıyla övülürken, Müslüman toplumlar haksız biçimde geri kalmışlıkla anılmaktadır. Bu makale, Kur’an’ın evrensel ticaret ahlakı ilkelerini hatırlatarak, modern ekonomide yeniden bir vicdan merkezli sistem önerir.

Anahtar Kelimeler: Kur’an, Ticaret Ahlakı, Yahudi Ekonomisi, Faiz, Vicdan Ekonomisi

 

1. Giriş

Kur’an-ı Kerim, ticareti yalnızca ekonomik bir değişim aracı olarak değil, aynı zamanda ahlâkî bir sınav olarak ele alır. Kazanç, paylaşım ve mülkiyet ilişkilerinin her aşamasında adalet, dürüstlük ve güven ilkeleri vurgulanır. Bu bakımdan ticaret, hem toplumsal hem de bireysel düzeyde vicdanın tezahür alanıdır.

Tarih boyunca İslam medeniyetleri, ticaretin bu ahlâkî boyutunu uygulamaya dönüştürmüştür. Osmanlı’da ahi teşkilatları, Endülüs’te güven ekonomisi ve İslam şehirlerindeki vakıf düzeni, ticaretin ibadet bilinciyle yürütüldüğünün göstergesidir.

Modern dönemde ise Müslüman toplumların ekonomik zayıflıkları, çoğu zaman “ticaret ahlakını yitirme” şeklinde açıklanır. Ancak bu durum, İslam’ın ilkeleriyle değil, bu ilkelerin modern ekonomik yapılar içinde göz ardı edilmesiyle ilgilidir.

2. Kur’an’da Ticaretin Ahlâkî Temelleri

Kur’an’da ticaret, hem maddi bir faaliyet hem de metafizik bir ilişki biçimi olarak ele alınır. Tevbe 9/111’de, “Allah, müminlerden mallarını ve canlarını, karşılığında cenneti vermek suretiyle satın almıştır” buyurularak ticaretin manevî boyutuna işaret edilir.

Kur’an’ın birçok ayetinde ticaret ahlakı açıkça tanımlanmıştır:

• “Ölçüde ve tartıda hile yapanların vay haline!” (Mutaffifîn, 83/1–3)

• “Ölçüde ve tartıda adaletli olun.” (En‘âm, 6/152)

• “Birbirinizin mallarını haksız yollarla yemeyin.” (Bakara, 2/188)

• “Faiz yiyenler, şeytan çarpmış kimseler gibi kalkarlar.” (Bakara, 2/275)

Bu ayetler, ekonomik sistemin yalnızca üretim araçlarıyla değil, insan vicdanı ile düzenlenmesi gerektiğini ortaya koyar. İslam iktisadında meşru kazanç, yalnızca adil ölçü, dürüst alışveriş ve karşılıklı rıza ilkeleriyle mümkündür.

3. Yahudiler Örneğinde Ahlâkî Uyarı

Kur’an, tarihsel süreçte Yahudi topluluklarına yöneltilen eleştiriler üzerinden insanlığa evrensel bir ahlâkî uyarı sunar. Âl-i İmrân 3/75’te şu ifade yer alır:

“Emanet olarak verilen bir yük altın bile olsa onu sahibine aynen geri verenler vardır; fakat bir dinar emanet edilse bile geri vermeyenler de vardır.”

Bu ayet, ahlâkın kimlikten bağımsız bir değer olduğunu vurgular. Kur’an’ın eleştirisi, etnik veya dini aidiyete değil, ahlâkî yozlaşmaya yöneliktir. Tarih boyunca bazı Yahudi topluluklarının faizcilik, tekelcilik ve manipülasyon yoluyla haksız kazanç elde ettikleri bilinmektedir. Kur’an, bu örnekleri genellemeden, davranış merkezli bir ahlâk öğretisi kurar.

Bugün ise tarihsel gerçek tersine çevrilmiş, Yahudi ticaret anlayışı disiplin ve başarıyla, Müslüman ticareti ise güven eksikliğiyle özdeşleştirilmiştir. Oysa İslam dünyası, Hz. Peygamber’in “el-Emîn” sıfatıyla temsil ettiği dürüst ticaret geleneğinin mirasçısıdır.

Afrika, Uzak Doğu ve Endonezya’da İslam, ticaret yoluyla ve güzel ahlakla yayılmıştır. Müslüman tüccar, mal satarken aynı zamanda adalet, merhamet ve tevhid anlatmıştır.

4. Modern Ekonomide Ticaret Ahlakı ve Algı Bozulması

Küresel kapitalist sistem, kar maksimizasyonunu tek değer haline getirerek vicdanı piyasanın dışına itmiştir. Faiz, spekülasyon ve manipülasyon ekonomileri, Kur’an’ın yasakladığı haksız kazanç türlerinin modern biçimleridir.

Bugün Yahudi sermayesinin yönettiği finans sistemleri, dünya ekonomisinin büyük bölümünü kontrol etmektedir. Ancak bu sistemin özünde, Kur’an’ın uyardığı faiz, tekelleşme ve ölçüsüz kazanç hırsı yatmaktadır.

Müslüman toplumlar ise, Hz. Peygamber’in “Bizi aldatan bizden değildir.” hadisiyle belirlediği çizgiden uzaklaştıklarında ekonomik olarak zayıflamış, ahlakî merkezden uzaklaşmanın bedelini ödemişlerdir.

Kur’an, bu duruma karşı bir ilke hatırlatır:

“Kim ölçü ve tartıyı adaletle yaparsa, Allah onu sever.” (En‘âm, 6/152)

Bu ilke, ekonominin yalnızca maddi değil, manevî düzeninin de temelini oluşturur.

 

5. Sonuç: Vicdan Merkezli Ekonomi

Kur’an’da ticaret ahlakı, ırk, din veya kültür temelli değil, davranış temelli bir değerlendirmeye dayanır. Yahudi ticaret pratiği, tarihsel olarak ölçüsüzlük ve çıkarcılığın sembolü haline gelirken; Müslümanlar, ilk dönemlerde güvenin, paylaşımın ve ahlakın temsilcisi olmuştur.

Bugün “Yahudi ahlakı” ifadesiyle övülen şey çoğu zaman disiplinli çıkarcılıktan ibarettir; oysa “Müslüman ahlakı”, adil kazanç ve vicdanî sorumluluk temeline dayanır.

İslam’ın ticaret anlayışı, modern dünyanın etik krizlerine karşı vicdan merkezli bir alternatif sunmaktadır. Gerçek kazanç, yalnızca servetin artışıyla değil, adaletin tesisi ve kalbin huzuruyla ölçülmelidir.

Kazanç meşru olmalı, paylaşım adil olmalı, kalp huzurlu olmalıdır.

Beğendim
Bayıldım
Komik Bu!
Beğenmedim!
Üzgünüm
Sinirlendim
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.

Yorumlar