Birlik olmak güzel ahlakın sırlarındandır.
Birlik olmak güzel ahlakın sırlarındandır.
Birlik, dirlik ve huzurlu bir hayatın temelidir. Bu dirlikten doğan beraberlik, dayanışma ruhunu besler. Dayanışma zincirin en güçlü halkası esenlik ve barışın evrensel kelime anlamı İslam’dır. Bu sarsılmaz hakikatler zinciri, bize manevi ve toplumsal hayatın temel formülünü sunar. Bu esenliği yaymak hem dünyamızı imar etmenin hem de ahiretimizi kurtarmanın yegâne yoludur. Bu yüksek gayeye erişmek ve toplumu güçlü kılmak ise, her şeyden önce eğitim ve güzel ahlak ile mümkündür.
Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'in ilk emri olan “Oku!” (İkra'), sadece satırları değil; kâinatı, nefsi ve hayatı okuyup anlamayı emreder. Zira cehalet, tüm kötülüklerin anasıdır. Cehalet, yalnızca bilgisizlik değil; bilerek kötülük yapmak, nefsine uyarak yanlışta ısrar etmektir. Peygamber Efendimiz (sav) “Şeytan insanın kurdudur. Sürüden ayrılan koyunu kurt kaptığı gibi, şeytan da cemaatten ayrılanı kapar. Sakın cemaatten ayrılmayın!” buyurarak, topluluk ve cemaat ruhunun hayati önemini vurgular.
Toplumumuzun geleceği olan temiz ruhlu nesiller, bir ağacın formülünü saklayan ufacık bir çekirdek gibidir. Biz büyükler, ancak doğruları yaşarsak onları yaşatabiliriz; çünkü sözün tesiri, sahibinin hâlinden gelir. Kuru tebliğ, yaşanan bir örnek kadar etkili olamaz. Peygamber Efendimiz (sav), “Ben, güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” (Müslim, Birr, 14) buyurarak, imanın kemalinin ahlakta gizli olduğunu öğretmiştir.
İnsanlığın fıtratı, yaratılışındaki temiz özü gereği daima birliği, beraberliği ve güzelliği sever; çirkinliklerden nefret eder. Yanlış yapan ve kötülüğe meyleden kişi, kendi fıtratına aykırı davrandığı için içsel bir sıkıntı içinde bocalayıp durur. Bu nedenle Yüce Allah, bizlere en önemli emrini verirken, “Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.” (Âl-i İmrân, 3/103) buyurmuştur. Bu ayet, bize hem manevi hem de siyasi bir düstur sunar. Hadis-i Şerif'te belirtildiği gibi, “Sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (gerçek) iman etmiş olamazsınız...” (Müslim, Îmân 93). Birlik, sevgi ve kardeşlik zemininde yükselen bir yapıdır. Siyaset denilen ince sanat da, temelde bu birliği ve dayanışmayı tesis etmekle yükümlüdür. Ülke menfaatleri söz konusu olduğunda, aramızdaki ufak tefek ayrılıklar birer teferruattır; onları bir kenara bırakıp ortak paydada buluşmak büyük bir erdemlik ve basiretliktir. Siyasetin ahlakla bütünleşmesi, devletin bekası ve milletin huzuru için hayati önem taşır.
Ancak BİRLİĞİMİZİ TEHDİT EDEN UNSURLAR da mevcuttur. SANAL KUMAR, UYUŞTURUCU BAĞIMLILIĞI, İÇKİ VE AHLAKSIZLIĞI KÖRÜKLEYEN KÖTÜ ALIŞKANLIKLAR, gençlerimizi hedef almaktadır. Suçluların kahramanlaştırılması, gençliğin geleceğini gasp etmektir. Buna karşı en büyük savunmamız, yavrularımızı bu yanlış algı operasyonlarından korumak, onlara güzel ahlakı ve sahih bilgiyi öğretmektir. Mevlânâ’nın dediği gibi: “Mührü şeytana verme; mülkü harap edersin!” Bu mühür hem kalbimiz hem de üzerinde yaşadığımız vatanımızdır.
Biz, bu satırları önce kendi nefsimize aydınlatıcı bir nasihat olarak yazıyor, sonra iyilik isteyen her gönüle ulaştırmayı temenni ediyoruz.
Ülkemizin ebediyen yaşaması, nesillerimizin fıtratına uygun, vicdanı temiz ve şuurlu bireyler olarak yetişmesine bağlıdır. Güç ve kuvvet, sadece maddi imkânlarda değil, her şeyden önce imanımızdaki ihlasta, ahlakımızdaki güzellikte ve birliğimizdeki sarsılmaz ruhta gizlidir.
Peygamberimizin (sav) buyurduğu gibi: “Mü'min, mü'mine karşı, birbirini perçinleyip kenetleyen bir bina gibidir.” (Buhari, Edeb 58). Gelin, bu kutsal emaneti, birlik ruhuyla ve erdemli bir duruşla daha sağlam kılalım. Aydınlık yarınlar, sadece okuyan, anlayan ve ahlakıyla yaşayan nesillerin eseri olacaktır. İrfan ile yoğrulmuş bir nesil yetiştirmek, vatana ve millete yapılacak en büyük hizmettir. Cehalete karşı direnen her yürek, birliğimizin yıkılmaz kalesidir. Tek bir vatanımız ve tek bir geleceğimiz var; onu ancak el birliğiyle ve hakikat üzere yaşatabiliriz.
Dr. İbrahim ÖZCAN